25 Haziran 2013 Salı

EYLEMDE AYRILIK

Günümüzde çok alıştığımız bir olgu olmasa da malum ülke haksızlıklara boyun eğmeme artık direnme sürecindeyken çiftlerin sıklıkla karşılaşabileceği bir durum.Her ayrılıkta olduğu gibi eylemde ayrılmanında avantajları ve dezavantajları var elbette.Ne gibi avantajları var merak edenler için sıralıyorum

Madde 1 : İçinde bulunduğun kaos ve biber gazı bulutu ciğerlerine müthiş tahribat ve acı verdiği için bırak kalp ağrısını kalbinin attığını bile hissedemiyorsun
Madde 2 : Heryerde '' Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım...'' diye bağırdığın için  ''Şimdi o ışıklı yolu yalnız mı yürüyeceğim '' ya da '' Yalnızım dostlarım yalnızım yalnız '' minvalli içinden gelen o arabesk sese kulak veremiyorsun
Madde 3 : Etrafında binlerce insanla tek yürek olduğun için hiçbir şey seni korkutmuyor kendini asla yalnız hissetmiyorsun
Madde 4 : Tencere,tava görünce ona yaptığın yemekler aklına gelmiyor.Biraz daha çalayım ülkem uyansın diye vurdukça vuruyorsun
Madde 5 : Telefonu onu aramak mesaj çekip laf sokmak için değil Twitter da Facebook'ta insanlara haber vermek,yardım toplamak için eline alıyorsun
Madde 6 : Özgürlük için savaştığından tek derdin özgürlüğünü geri kazanmak oluyor,zaten aşk esarettir diyorsun
Madde 7 : Yemeden,içmeden,uykundan zaten kesildiğin için bunu ayrılığa bağlayamıyorsun bile çünkü biber gazı bir süre ( bende iki hafta ) yemek yemene izin vermiyor boğazından lokma geçmiyor
Madde 8 : Ciğerlerine oksijen dolsun diye nöbette beklerken her an belki bir oksijen bulurum bak burda biraz kalmış ohh miss düşüncelerinde olduğun için sigarayı abartmak içkiye dadanmak gibi bir derdin de olmuyor
Madde 9 : Çok duyarlı ve anlayışlı oluyorsun yolda ayağına basan adam/kadın bile defalarca özür dileyip sen bayıldığında yardıma koştuğu için feminizm/misojinizm duygularıyla karşı cinse negatif hislere kapılamıyorsun kalbin taşlaşmıyor
Madde 10: Yolda onunla karşılaşmaktan korkmuyorsun.Kafanda baret,gözünde deniz gözlüğü,ağzında maskeyle zaten görsen de tanımayacak
Madde 11 : Şu an nerde? Ne yapıyor ? Kiminle ? diye düşünmeye fırsatın olmuyor o an tek düşündüğün '' Talcidi olan var mı ? ''
Madde 12 : Kendini çok güçlü ,yıkılmaz hissediyorsun çünkü kedinin fareyle oynadığı gibi TOMA'yla oynuyorsun zira soruyorum aşk mı daha büyük bir düşman TOMA mı ?

Bunlar bilinen hissedilen etkileri.Dezavantajlarını merak eden arkadaşlar dezavantajı sadece 1 tane

Madde 1 : Eylem de bir gün bitiyor

3 Şubat 2013 Pazar

Amerika Sorunsalı





İçimde bir şüphedir gidiyor,acaba Amerika'ya mı gidecek diye.Neredeyse vize işlemlerini gizli gizli hallediyor diye düşünüyorum.Bir farklı davranıyor bu sıralar.Aklı başka bir yerlerde.Baktığımda beni rahatsız eden bir şeyler var.Benim paranoyaklığım mı bilinmez altından neler çıkacak diye bekliyorum.Dün bir mesaj atmış bana mesaj aynen şöyle ;'' Gökyüzüne bakınca bile seni düşünüyor olmama ne diyorsun? Hafif hafif yağmur yağmaya başlıyor.Karşımdaki bankın kenarında kuşlar çekirdek kabuklarıyla besleniyor ve bunlar bile bana seni hatırlatıyor.Bir sigara yakıyorum ve ilk nefesimi verirken gökyüzüne bakıyorum,bir damla burnuma düşüyor...Ve ben seni özlüyorum '' Onun gün içinde attığı güzel mesajlarından biri,buraya kadar her şey normal.Bir kaç saat sonra beni telefonla arıyor ben diyorum ki '' Kuşlar çekirdeklerini yedi mi? '' cevabıysa; attığım o kadar sözden anladığın bu mu ?
-Kuşlar çekirdeklerini yedi mi?
Paat bir anda ilişkideki odun ben oluyorum.Buraya nasıl geldik şimdi nasıl anlatırsın sanatçı ruhunu,mistik havanı?Dalga geçiyor ama zaten bu aralar ne düşünüyor diye meraklanıp dudaklarımı kemiriyorum.Bir Amerika lafıdır gidiyor.Diyet yapıyorum diye kızıyoe bana şişman ya ordakiler onlara mı benzememi istiyor acaba? Bu yüzden sürekli Burgerking,Kfc binimum fastfood ürünleri yediriyor bana.Belki de günahını alıyorum şizofrenlik ediyorum çocuk yemek yemiyorum diye yediriyor sürekli.Stresliyim zaten aynı anda hem kendi işimi hem ofisin işini yürütmeye çalışıyorum.Vücudum hata veriyor artık sürekli bir yerim rahatsız.Oturarak çalışmak bana göre değil mesleki deformasyon yaşıyorum resmen bel ağrısı kronikleşti.Bir de sen aklıma türlü komplo teorileri sokuyorsun.Eğer Amerika'ya felan gitmeye kalkarsan bindiğin uçağı roket atarla düşürürüm haberin olsun.Gidersen de beni de götür Amerikan bayrağına sarılıp Lana Del Rey klipleri çekeriz.

28 Ocak 2013 Pazartesi

Aşkın Güner Yenge Hali

Okuduğum bir mesajla beynim sarsılıyor.Mesajın içeriğini buradan yazmak istemiyorum ama gayet açık şekilde bir yalan var ortada.Resmen yalan söylemiş bana inanamıyorum.Ben bu kadar dürüstken ona hiç yalan söylemezken o bana yalan söylemiş! Daha tam bilmiyorum ne demek olduğunu ama bu mesaj açık açık beni kandırdığını gösteriyor.Kafamdaki senaryoya göre; işte olduğu saatlerde işte değilmiş aklı türlü çakallıklara çalışıyormuş o sırada,anlaşıldı.Ellerim bacaklarım zangır zangır titriyor sıtmaya tutuldum sanki.Tutamıyorum kendimi nasıl titriyorum,yanıma geldi hastayım zannetti paniğe kapıldı sinirden titriyorum oysa.Bilse şu an onu öldürmek istediğimi bana bu kadar yaklaşamayacak ama bilmiyor.Neyin var neyin var ısrarlarına dayanamadım her şeyi okuduğumu,bildiğimi söyledim neyi biliyorsun deyip duruyor biliyorum işte diyorum ama tam söylemiyorum.Zeki olduğu için anladı mesajı okuduğumu kendini savunmaya çalıştıkça bağırarak susturuyorum kesinlikle ağzından çıkanları duymak istemiyoruım ağzını açmasına bile fırsat vermiyorum o denli kapalıyım dış dünyaya.Zaten ben kafamda bir senaryo yarattığım zaman en kral yönetmen gelse o senaryoyu değiştiremez.O yüzden bana bir şey anlatmak çok zor,bir yanlış anlaşılma varsa onu düzeltmek kolay değil.Bana uzun süre doğruyu anlatamamasını yadırgamıyorum o sebeple.Başkası olsa konuşmak için bu kadar olay geçmesini mi bekledin bu yüzden mi ciğerlerin patlayacak kadar içtin seni bu yüzden mi evden kovdum en yakın dostlarımız bu yüzden mi arada kaldı diye sorar.Bütün gece asla sesini duymayacağım diye bağırdım çağırdım konuşmasına fırsat vermedim çünkü beynimde bir kapı kapandı.Okuduğum bir cümleyle giriş-gelişme-sonuç bölümlerini ben doldurdum.Kafamda her şey netti o öyle oldu bu böyle oldu diye durumu netleştirdim.Sabah olsun bir an önce çıkıp gideyim buradan diyordum o sırada saatlerce ne yapıyor diye bakmadığım için içtiği şişeyle ne kadar yakın olduğunu göremedim.İçip içip attı kendini sokağa hemen koşturdular arkasından.Nasıl ağlıyor ama benim bir günahım yok diye tabi ben inanır mıyım buz kraliçesi gibi duruyorum evde.Biri geldi dedi gitmek istiyormuş gidicem ben diye tutturdu dedi ben dedim ki '' Çantasını getirin gitsin o halde '' Hiç üzülmüyorum gidecek diye öyle nemrutum içimin acısı öyle uyuşturmuş ki beni.Eve soktular bunu zorla üstü başı pis gözleri kıpkırmızı nasıl bir hali var böyle üşümüş sokakta kalmış kedi yavrusu gibi.Bana görür görmez bir şey oldu o buz kraliçesi gitti yerine '' Ama Hasan çok iyi '' geldi
Ama Hasan Çok İyi Sendromu : Mahallede oturan Güner yenge dediğimiz komşumuzun sürekli kocasını bize : '' Hasan beni dövdüüü sövdüüü aldattııı eve hiç gelmedi '' diye şikayet etmesi üzerine biz haklısın Güner yenge sana haksızlık etmiş hak etmemişsin dediğimizde verdiği tepki ''Ama Hasan çok eyi '' yani kocası ne derse desin ne yaparsa yapsın kötü olduğunu kabul etmeyen Güner yenge hali ona ne yapılsa müstehak körkütük seviyor kocasını

Ben nasıl yumuşadım onu öyle görünce içimdeki sinir aktı gitti.Acaba suçu yok mu gerçekten diye hem çıracı hem de olayın bilir kişisi olma özelliği gösteren en yakın arkadaşına sordum en sonunda,anlat ne oldu dinliyorum dediğimde onun suçsuz olduğunu bana yalan söylemediğini anlayınca yattığı odaya gittim.Kusmaktan helak olmuş gözleri kıpkırmızı sızmış yatıyor yatakta.Uyak kalk hadi diyorum gözleri nasıl zor açılıyor baygın halde resmen.Uyan bana açıklama yap diyorum zor bela uyandı yemen ederim benim yalanım varsa etek giyip gezicem diyor.Zaten biliyorum suçsuz olduğunu sarılıp suçsuzsun anladım diyorum.Şok geçiriyor ciddi misin? Şaka mı bu ? Dualarım bu kadar çabuk mu tuttu ? Çocuk gibi yatakta bana sarılıp bir o yana bir bu yana seviniyor.Nefretle girdiğim o odadan sarmaş dolaş çıkıyoruz.Mutfağa gidiyoruz böyle yapışık şekilde millet bizi görünce o kadar olay çıkardınız değdi mi diye kızıp oh barıştınız nihayet diyor.Uzaktan bakınca şizofren gibi gözükebiliriz biliyorum ama bu yanlış anlaşılma doğru olsaydı ben bavulumu bir daha açılmamak üzere toplamış ve beni bir daha bu adama geri döndürmeyecek trene atlamıştım çoktan.Olay tatlıya bağlandı içime Güner yenge kaçtı biz mutluyuz yine.

7 Ocak 2013 Pazartesi

Ankara Geceleri.

Bir dürtüklemeyle ani bir şekilde uyanıyorum gözlerimi açıyorum ve Melike '' İstanbuldan Ezgi'nin sevgilisi gelmiş'' diyor.Hoppala sabahın köründe en tatlı uykumdan beni bu yüzden mi uyandırdın dememe kalmadan yataktan çıkmak zorunda kalıyorum.Çünkü benim yatağıma yol yorgunu sevgilisiyle Ezgi yatacak.Söylene söylene kalkıp kahvaltı muhabbeti ne alemde diye mutfağa daldım bir de ne göriyim içerisi çıfıtçı çarşısı gibi poşetlerle dolu.Çocuk gelirken eli boş gelmiyim demiş bütün marketin üst reyonlarını yığmış resmen eve ne var ne yoksa almış.Eli boş gelmeyen misafir iyidir iyi derken içeriden bir erkek sesi duydum ama bu Ezgi'nin cömert sevgilisi değildi çünkü onlar çocuğun daha yüzünü bile görme fırsatı vermeden yatağıma kurulmuşlardı.İçeri kafamı uzattım içeride  saçları John Travolta'ya benzeyen ( ama kıvırcık ) ,göbekli möbekli sarışın bir çocuk oturuyor.Hatta oturmak ne kelime koltuğa yayılmış resmen.Belden aşağısı sıvı olmuş böyle akışkan akışkan kaplamış her yeri.'' Maraba ben Mami '' dediği an bu fazla yer kaplayan çocuğun adını da öğrenmiş oldum Niyeyse nerde zıpçıktı serseri tipli bir çocuk varsa adı Muhammed oluyor ve tipiyle daha fazla uyum sağlasın diye Mami diye kısaltıyor onu.Muhammed çok temiz berrak duruyor çünkü yanında uymuyor o yüzden.Birden içeriden kahvaltı hazır diye bir ses duyuluyor ses Melike'nin sesi kahvaltıya oturuyoruz büyük bir iştahla.Ezgi ile sevgilisi de sofraya iştirak ediyorlar derken iki kelime konuşamadan sofradaki herşeyi silip süpürüyorlar.Ayı aldığın her şeyi ye zaten bir lokma bırakma deme yani işte yarına da kalsın kızlar yesin zaten tatile gelmişler buraya, bütün paralarını yemek için harcamasınlar.Ama yok nerde bu anlayış o tam yağlı peynirlerden,hindi salamlarından hatta hatta o nutella kavanozundan bile geriye birşey bırakmadılar.Karınca sürüsü gibi bir anda istila ettiler masayı.Ardından hiçbir şey olmamış ben ağzım açık ayran budalası gibi onların yediklerini izleyip aç kalmamışım gibi sigara içmeye başladılar.O kadar yemek anca hazmedilir çünkü mide mide değil mübarek asit çukuru.Sofradan aç kalktığım için kahvaltı toplama faslı baya bir uzun sürdü her kaseyi her dilimi milim milim taşıyarak buzdolabına götürdüm.Eline mi yapışır kavramı demek böyle zamanlar içinmiş.Yapıştı valla başkası için kahvaltı hazırlamayı oldum olası sevmem zaten.Akşam yemeği de bana sana 10 çeşit ana yemeğinden tut salatasına ara sıcağına tatlısına kadar yemekler hazırlıyayım izzeti ikramda bulunayım ama kahvaltı dediğin zaman o iki kaseyi masaya koymak iki yumurta kırıp çırpmak o kadar zor geliyor ki bana.Zaten insan uyanır uyanmaz neden acıkır ki ? Ben uyandığım zaman yemek yiyemediğim için acıkmam öğleni buluıyor ve bu yüzden öğlen yemeğiyle kapatıyorum  bu merasimi.Merasim demişken akşam oldu,akşam oluşunu da eve giren bira seslerinden anladım bunlar yine markete gitmişler yine aldıkları her şeye öküz gibi abanacakları için bize pek bir şey kalmayacak tabi.Bira almışlar çerez merez hep birlikte içmeye başladık.Bu sefer daha güncel konulardan bahsedecekler diye bekledim o kadar boş muhabbet yapmışlardı ki kahvaltıda yazma gereği bile duymadım.Ezgi,Ezginin sevgilisine dönüp '' Paralar nerde?...'' dedi bir anda.Ben o an biramı ağzıma götürüyordum, Ezginin sevgilisi ise son derece rahat ve kayıtsız bir şekilde elini pantalonunun cebine attı ve cebinden çıkardığı   200 yüzlükler dolu desteyi masanın üzerine koydu.Tam biramı yudumlayacaktım ki suratlarına püskürttüm.Oha o kadar para nerden çıktı? Bu çocuklarda ne işi var ? En önemlisi de bu para nasıl kazanıldı ? Bankamı soydular yoksa şu an evimde hırsız mı var ? İnterpolle aranan suçlu mu şimdi bunlar nasıl yani ? Eve gelene kadar takip edilmişlerdir kesin ya dışarıda şuan kesinlikle onlarca polis arabası,tanklar tüfekler hatta hatta helikopter  hazır bir şekilde bekliyor.Evin içerisinden kırmızı ışıklı lazer de geçmiyor ama kesin vur emrini bekliyorlar. Saçmalama Cansu paranoya yapmaya başladın yine hırsız değillerdir canım o kadar gözleri dönmemiştir heralde,hırsız değillerse kesin katiller o zaman  bunlarda adam öldürecek tip var zaten biri kendine Mami dedirtiyor diğerinin de ne idüğü belirsiz.Zengin bir iş adamını öldürdüler de adamın evinin kasasında ne var ne yoksa boşalttılar mı ? Aman tanrım ben nasıl bir ortamda nasıl insanlarla birlikte çerez yiyip bira içiyorum.Ezgiyi bile toplasan tanıyalı bir hafta olmuştur.Melike'nin arkadaşı diye sesimi çıkarmadım,sevgilisine de Melike'nin arkadaşının sevgilisi diye,Mami'ye de işte Mami diye.Bu çocuk hemen konuşsun yoksa şuracıkta panik atak geçireceğim.Babam bir öğrenirse suçlularla birlikte bira içip onları evde ağırladığımı yemin ediyorum bittiğimin resmidir.Şu evde şuracıkta ölsem ölümü almaya gelmez.Ben ölüp ölüp dirilirken şu çocuk hemen konuşmaya başlasın yoksa konuşmanın sonunu dinleyemeden 112 yi arayacaklar.Sonunda ağzını açtı ama konuşan Mami'ydi : ''Adam uyanmış mıdır sence ? Uyandığında cüzdanının ve kartlarının olmadığını görünce ki yüzünün halini çok merak ediyorum...'' İşte şimdi durum anlaşıldı bunlar katil değil hırsızlarmış ohh be...İçim rahatladı şimdi katil olsalardı işte o daha kötü...Hiii ne ohh besi ne ohh besi bildiğin hırsız var bu evde şu anda.Oturma odamda oturuyor ete kemiğe bürünmüş şekilde.Hani kolu komşu dedikodu yaparken hırlı mıdır hırsız mıdır kavramını bulmuşlar ya işte o hırsızlar bu hırsızlar.Artık adresimi de biliyorlar buraya sadece 1 haftalığına geldiğimizi de hatta hatta babamların buraya yazdan yaza geldiğini bütün bir yıl evin boş kaldığını bile biliyorlar.Yarebbım ben ne yaptım kurda kuzuyu teslım ettim yoo etmedım ama ballandıra ballandıra kuzuyu anlattım şöyle etli kuzu böyle besili diye.Benim içim içimi kemiriyor böyle korkularla evi soyacaklar diye yusuf yusuf atıyorum Mami belinden çıkardığı tabancayı '' Pantalonu deldi ya kaç gündür cebimde '' deyip  masanın yanındaki sehpaya bıraktı.Ben evimin derdine düşmüşüm soyacaklar diye korkarken şimdi bir de silah çıktı ortaya.Boş ver şimdi malı mülkü bizi bunlar ya öldürürse? Sabahtan beri ters ters cevaplar veriyorum uyuz gıcık bir tipim gözlerinde bizi öldüreceklerse kesin ilk önce benden başlarlar.Ezgi zaten sevgilisi Melike de Mamiye iyi davranıyor espiri felan yapıyor ona da bir şey olmaz.Bir tek ben kim vurduya giderim.Kesin sadece beni öldürecekler hatta beni öldürüp bir göle atacaklar ardında hiçbir iz bırakmadan gelip evi soyacaklar.Beni de öldürmelerinin sebebi evi ben hayatta olduğum sürece soyamamaları.Aslında bana iki bardak votka-enerji içeceği içirseler bende direk uyku ilacı etkisi yapıyor resmen 2 3 gün yataktan kalkamıyorum.Öldürmek yerine bunu yapmalarını tavsiye ediyim bence. '' Cansu suratımıza öyle dehşetle bakma azılı katil değiliz biz.Evet biraz hırsızız ama onu da hakettiklerinden...'' Allah aşkına Ezgi'nin sevgilisi olacak çocuk bunu baştan anlatsana sen bize hiçbir şey anlamadım beynim Hitchcock filmlerine döndü resmen.Katiller,suçlular entrika derken aklım çıkıyor zaten.Başladı anlatmaya...Bunlar illegal bir iş yapıyorlarmış.İşte fiber kablo mu ne haltsa artık kullanılmadığı için geceleri gizli gizli bu yolları kazıp kullanılmayan kabloları çalıp satıyorlarmış.Böyle bir meslek de ilk defa duyuyorum. Kocanın mesleği ne ? : Fiber kablo hırsızı. Böyle iş mi olur allaha sen ? Hırsızlığında fiberi mi olurmuş? Anlattı da anlattı bir adam varmış kabloların parasını vermeyen bunun için hiç üşenmeden İstanbul'a gitmişler.Adamın karısı evdeyken içkilerine uyku ilacı atmışlar ( Nuri alço filmi değil altını çiziyorum ) Adam ve karısı uykuya dalınca da adamın neyi var neyi yoksa cebinden almışlar.Aç köpekler adamın kemerini bile belinden söküp almışlar niye Maminin kemeri yokmuş pantalonu düşüyormuş diye.Olay açıklığa kavuşunca benim içim bir rahatladı bir rahatladı ki ellerimle bardaklarına bira koyup önlerine çerez getiriyorum.Sonuçta katil değiller ve adamın parasını da çalmış sayılmazlar kendi paralarını ait oldukları yere yani ceplerine doldurmuşlar.İyi huylu adaletli hırsızlar demek ki o kadarda kötü tipler değillermiş.Hoş Mami hala gözümde it kopuk gibi duruyor üstüne üstlük konuşurken ne dediği anlaşılmıyor öyle hızlı ve dudaklarını aralamadan konuşuyor ki Ezgi'nin sevgilisi olayı anlatmasa meraktan ölecektim.Çünkü çocuğun söylediği bir kelimenin anlamını düşünürken cümleyi kaçırıyorum doğal olarak da anlayamıyorum.Biralar bitince bizi bir mide kazıntısı aldı burası İstanbul olmadığı için hadi midye tavaya abanmaca diyemedik gidelim dışarıda köfte yiyelim dedik.Arabayla bizi bir tesisin önünde durdurdular.Tesis dediğimde otobüs mola yerlerindeki sosyal tesislerden değil bildiğin uzun yol kamyon şoförlerinin mola yeri resmen .Etrafımızda kamyonlar ve kamyoncular var.Ne kadar zevksiz insanlar bunlar?İnsan sevgilisini ve arkadaşlarını buraya mı getirir? Hele de şehrine gezmeye gelmişiz güzel mekanlarını göstereceğin yerde kamyoncular arasında köfte yemeye çalışıyoruz.Allahtan köfte güzeldi de ortamı bir nebze olsun kamufle etti.Gelen hesapta oldukça kabarıktı o kadar kişinin hesabını da Mami ödedi.E para var çünkü çocukta daha yeni hasılat yapmışlar.Bir hızla yola çıktık '' Kızlar şimdi sizi çok güzel bir yere götürücez '' dediler.Bekleyişimiz başladı yolda giderken bir tekel bayinin önünde durduk ama yemin ederim hiç abartmıyorum dükkanda ne içki varsa hepsinden bir şişe aldık hayatımda içmediğim ne kadar içki varsa ( Kımız hariç) hepsi vardı.Keyfim nasıl yerinde son sürat bir dağın tepesine benzer bir yolda döne döne yukarı çıkıyoruz.Geldik dediler indik.Buranın en ünlü tepesiymiş.Telefrikle de çıkılıyormuş ama biz arabalı olduğumuz için uzun tepe yolundan gelmişiz.Tek ışık yok in cin top oynuyor burda bizi kesseler kimsenin ruhu duymaz o derece.Hala da tam güvenmiş değilim hele Mami onu yine gözüm tutmuyor arabada camı açıp dışarıya bağırdı utanmadan havaya silah sıktı.Kulağım delindi resmen tam bir maganda.Üstüne üstlük sarhoş.Yol boyunca sevdiği kızın hikayesini dinledim.Kızın babasının evinin önünden geçerken bana babasının evini gösterdi bana neyse artık çok umrumdaymış gibi ağlıyor bir sürü  işte sevdim de kızı bana vermediler de tv deki 3. sınıf köy dizilerine bağlıyor.Bende çok ilgiliymişim gibi aaa....Deme...Hı hıı nidaları eşliğinde dinledim.Arabadan çıkıp biraz temiz hava almak bana da iyi geldi sıkış pıkış arabada ve Mami'nin söylediklerinin yüzde 80'ini anlayamadığım müthiş muhabbetinden içim bayılmıştı.Arabadan müzik sesi bam güm yükselmeye başladı bu çalan ne dememe fırsat kalmadan bunun bir Ankara şarkısı olduğunu anlamam çok geçmedi.Şimdi siz Ankara şarkısına Ik...Mık...İğrenç hemen kapa şunu kapa dediğimi düşünüyorsunuz.Benimle ilgili bilmediğiniz ve utandığım bir gerçek var.Ankara şarkılarını seviyorum.Hemde nasıl sevmek beni eğlendiren  içimi kıpırdatan yegane müzik türlerinden biri öyle ki sırf Ankara şarkılarını yerinde dinlemek için en büyük hayalimiz Ankara gecelerine gitmek.O Ankara pavyonları o yaptıkları dans...Ah beni nasıl içine çekiyor bir bilsen.Fazla abarttım galiba kendimden iyice soğuttum yinede yalnız değilim arabadaki herkes o anı bekliyormuş bu şarkı çalsın diye yanıp tutuşuyormuş gibi kollarını açıp eller havaya oynamaya başladı.Behzat Ç'yi çekiyoruz sanki resmen onun setinde gibiyim.Araba sağa çekilmiş farları yanıyor  bütün kapılar açık bangır bangır ses geliyor '' Kızlar durra duraa hiç olur....Oğlan duraa duraa goççç olur ..'' diye bir şarkı hayatımızın aydınlanmasını yaşıyor muşuz gibi nasıl oynuyoruz böyle gerdan kırmalar yere kadar eğilip havaya geri kalkmalar kendi içinde çelişmeyen bir ekibiz adeta nasıl mutluyuz anlatamam.Mami gaza geldi bizim alnımıza 200 tl yapıştırdı.Para yapıştırdı ya nasıl daha kuvvetli abartarak oynamaya başladık tabi alkolün etkisi de var etrafımızda yuvarlak oluşturup döne döne oynadık böyle.Sonra kaçar gibi arabaya bindik Mami yol boyunca havaya ateş açtığı için bunu yapan densizi aramaya çıkmışlardır diye korktuk atladık eve gidiyoruz.Yarın hangi parayla  kahvaltı hazırlayacağız diye düşünmeye gerek kalmadı.Alnıma takılan parayı hatırlatırım :)....

27 Aralık 2012 Perşembe

Kafalar bu aralar biraz değişti

Eski şarkılar nasılmış hiç şimdiki gibi değil.Biraz tuhaf aslında mesela esas kadın/adam gidiyor yıllarca gelmiyor aramıyor resmen sırra kadem basıyor ardından yazıp söylediğin şarkı '' Yıllar var ki ben hasretinle yanıyorum mevsimler geçiyor sensiz anlasana anlasana ...'' Şimdi sen birini sevsen ve o seni aramasa ''Aramazsan arama '' var '' Ben seni sevdim sen aramadın çok da tınn '' var. Milletçe bir umursamaz mı olduk yoksa aşktan daha çok canımızı yakan şeylerin çoğaldığından mı bu vurdumduymazlık bilemedim şimdi.Ama yeni yapılan ve dinlediğim bir çok şarkı içimde hiçbir hissiyat uyandırmıyor o yüzden açıyorum eski 45'likleri,açıyorum Vesikalı Yarim'in Kalbimi Kıra Kıra'yı çektiğim acının bir anlamı oluyor.İnsan '' Sevgilimi koluma takarım bebekte üç beş tur ararım gördüğün gibi çok unutkanım '' ı dinleyince acısını yaşayamıyor,yarım kalıyor duygusu.Tut ki androjen bir varlık mıyım ben köpek gibi terk edildikten sonra hoop toparlanıp saniyeler içinde içimdeki nöronlar halay çekmeye kopmaya oturmaya mı geldik demeye başlayacak ? Olur şey değil,oluyor.Mutluluğu yaşayınca nasıl dünyalar bizim oluyor iki damla daha yaşayayım hakkını vereyim diyoruz acının da hakkı verilmeli.Mutlu da olsam acı da çeksem son damlasına kadar kanırta kanırta yaşamak istiyorum.Mutlu olacaksam bulutların üstünde hissetmek,ellerim titreye titreye sevinçten ağlamak,ağzımda sürekli Şükürler olsun Tanrımmm cümlesiyle yaşatacak kadar mutlu olmak istiyorum ama eğer acı çekeceksem hıçkıra hıçkıra beni yerle bir edecek (öldürmeyip güçlendirecek ) yıldırım çarpmışa dönecek kadar acı çekmek istiyorum.Ortalama olmasın hiç memur gibi rolantide duygularım olmasın ki hiç olmadı da.Maşallah Vesikalı Yarim gibi hayatım var ya siyah ya beyaz grilere yer yok.O yüzden ''Sensiz saadet neymiş tatmadım bilemem ki...''

22 Ekim 2012 Pazartesi

Serbest Çağrışım

Henüz ilk yağmur yağmamışken dünyaya
ilk kar düşmemişken
denizin ilk dalgası vurmamışken sahile
ilk kuş yuvası henüz yapılmamışken
ve Nazım şiirlememişken daha yüreğimizi
ben sana aşıktım ey rüzgar saçlım
sen benim gördüğüm en güzel şeysin
bir hayat yeter mi sana doymaya?
çekik gözlü bir türküsün dalımda
ha patladı ha patlayacak
sen benim hissettiğim en güzel şeysin
yaşamam senin elinden olacak
sen benim dokunduğum en güzel şeysin
ellerim kırılsın yalanım varsa
her baharda gelin gibi süslenirken ağaçlar
senden daha güzel bir şey kokladımsa eğer
cehenneme kadar yolum var
sen azgın denizlerin poyrazlarında
en ölümcül kabusları haykırırken yağmur kuşları
dalgaları boğarken tedirgin lodoslar
kaçıp kaçıp sığındığım koyumsun
sen zannetme benim beş duyumsun
ruhumu verir gibi soyunduğumsun..

3 Ekim 2012 Çarşamba

Marylin Monroe'nin Makyajsız Hali Gibi

Bugün kumarda çok para kaybettim ve an itibariyle şanssızlıklar bırakmadı yakamı.Bu aralar ne istesem olmuyor zaten,senin dışında.Seni de mutlu edemiyorum,mutlu edemiyorum ki yalanlar söylüyorsun.Bir şeyler mi eksik hayatımızda? Depresyon başlangıcı geçirdiğim için yeterince iyimser tepkiler veremiyor muyum sana? İçim daralıyor her gece her gece aynı şey.Pazar geceleri hariç.Bu rutin gece;gelmek bilmeyen uyku,gündüzleri de akşama kadar yataktan çıkamamam.Hayat bu mu ? Ben eski düzenimi istiyorum.İşe yaradığım sevdiğim işi yaptığım zamanları.Güne sanatla başlamayı,aldığım rollerin beni sarsışını...Eve karmaşık ve örselenmiş duygularla dönmeyi....O kadar özledim ki ruhumun bedenimden başka birisininmiş gibi davranmasını.Ben olmamayı o kadar özledim ki....Sana bunları dile getirdiğimde ne kadar betimleyebiliyorum kendimi ne kadar ifade ediyorum bilmiyorum fakat derin  bir sanat özlemi var içimde.Sanatçı kafası sanatçı kafası diyoruz ya işte o kafa sanat olmadan çalışmıyor.Sanat olmadan hiçbir halt etmiyor benden.Marylin Monroe'nin makyajsız pijamalı halleri gibi ara sıra sıradan kalıyorum hayatta.Kendimle ilgili yapabileceğim tüm egolardan arınmış öz eleştiri budur,bundan başkası da olamaz herhalde.